M.İHSAN KARAMAN “AÇILIŞ KONUŞMASI”
BM 4. En Az Gelişmiş Ülkeler (EAGÜ) Konferansı, İstanbul, Mayıs 2011
Saygıdeğer Davetliler,
Batı ile Doğu’nun ve Kuzey ile Güney’in kavşak noktasına, İstanbul’a hoş geldiniz. EAGÜ lerle kalkınma ortaklarını, bir başka ifadeyle kuzeyli seçkinlerle güney gettosunun sakinlerini bir araya getiren BM 4.EAGÜ ler Konferansı için bundan daha uygun bir konum düşünemiyorum. Evsahibi ülke sivil toplum koordinatörü olan Doctors Worldwide Turkey, siz seçkin davetlileri ağırlamaktan ve küresel ölçekte “bilinç” ile “vicdan”ın ülkemizde buluşmasından onur duymaktadır.
En Az Gelişmiş Ülkeler’de yaşanan ve “sürdürülebilir ve hakkaniyete dayalı kalkınma”nın önünde engel teşkil eden birçok sorun alanı mevcuttur: Enerji, gıda ve ekonomik krizler; cinsiyet ayrımcılığı, iklim değişikliği, sağlıksız üretime dayalı çevre ve insan sağlığı tehdidi, savaş ve iç savaşlar… bunlardan sadece birkaçıdır. Hükümetler, parlamentolar, uluslar arası kurum ve kuruluşlar bu sorunlara karşı önlemler almak ve çözümler geliştirmek için çabalasa da, kalkınma sürecinin merkezinde toplumun ve insanın olduğunu göz önüne alarak, sivil toplumun katkısı olmadan hakkaniyetli ve sürdürülebilir bir kalkınmanın mümkün olmadığını düşünüyoruz.
Kalkınma sürecinin temel karakteri aşağıdan yukarıya doğru olmasıdır. Bu da gerek EAGÜ hükümetleri, gerekse kalkınma ortakları cephesinden bakıldığında, sivil toplumun sürece katılımını kaçınılmaz kılar. Sivil toplum örgütleri, sürecin her iki tarafında yer alan toplumun zengin içerikli deneyim ve bilgi birikimini sürece taşıyarak hem politikaların oluşturulmasına hem de uygulamaların takip edilmesine katkıda bulunur.
Kalkınma, son tahlilde toplum ve onun özü olan insan bireyi içindir. İnsanın ve insanlığın hayrına olmayan hiçbir gelişme, EAGÜ lerde kalkınmaya katkı sağlama perdesi arkasına gizlenerek meşrulaştırılamaz. İşte sivil toplum, bağımsız, objektif ve özgür karakteriyle tam da burada hayati bir rol üstlenir. Geçmişte ve günümüzde birçok örneği görülen, insana ve insani değerlere rağmen kalkınma ve refahı artırma politikaları ve uygulamaları, sağlıklı bir sivil toplum murakabesi varlığında hayat hakkı bulamaz. Adalet, barış, etik değerler, insan ve çevre sağlığının korunması gibi temel ve vazgeçilmez kriterler gerçekleştirilmeden ve toplumun öncelik ve talepleri dikkate alınmadan uygulanan kalkınma süreçleri sivil toplum tarafından her türlü imkan kullanılarak engellenmelidir.
Çağlar boyunca kalkınmanın motoru işlevini üstlenen dinamikler olagelmiştir. Günümüzde ve özellikle EAGÜ lerde adil ve sürdürülebilir kalkınmanın temel dinamiği sivil toplum olmalıdır. Toplum kademesindeki varlığıyla sivil toplum, sıradan insanların deneyim, kaygı ve önceliklerini karar verici mekanizmalara iletebilme kabiliyetine sahiptir. Aynı şekilde, toplumu devlet politikalarına karşı duyarlı hale getirmek, insanları kalkınma sürecine katılmaya teşvik etmek, bu bağlamda bireyi ve toplumu eğitmek, EAGÜ lerde sivil toplumun üstlenebileceği önemli rollerdir. Bundan başka, sivil toplum, EAGÜ hükümetleri ve kalkınma ortaklarını yaptıkları taahhütler ve uyguladıkları politikalar hakkında izlemek, sorumlu tutmak ve uluslar arası kamuoyu nezdinde değerlendirmek konusunda ciddi bir role sahiptir.
Bir asrı aşan bir süredir, birçoğu dünyanın en verimli doğal kaynaklarına sahip EAGÜ lerin zenginliklerini kendi kendilerine yetecek şekilde kullanamamaları yanında, son 40 yıl içinde sayılarının ikiye katlanması uluslar arası toplumun bir ayıbı olarak önümüzde durmaktadır. Küreselleşen dünyada, birbirinden çok uzak olsalar da ülke ve toplumların birbirleriyle etkileşim halinde olduğu; kaynakların adil paylaşılması ve sağlıklı kullanılması ilkelerine uyulmadığında topyekün insanlığın bundan zarar göreceği aşikardır. Bu bağlamda, EAGÜ ler kati surette kendi kaderlerine terk edilemez. Onların problemleri, topyekün insanlığın ve dünyanın problemleridir.
Bugünün EAGÜ lerinde sömürgeciliğin başladığı tarihten bu yana, ihtiyar dünyamız rahat ve huzur bulmamıştır. Ne yazık ki, “küresel vicdan” ve “küresel adalet” gibi söylemler hep lafta kalmış, göstermelik de olsa yapılan taahhütler yerine getirilmemiştir. Kuzey-Güney ikileminde EAGÜ ler yalnızca kendi kaderlerine terk edilmekle kalmamış, doğrudan olmasa da dolaylı sömürgecilik hep varolmuş ve varolmaya devam etmektedir. Bu post-modern sömürü düzeninde en önemli enstrümanlar, kıskırtılmış savaş ve iç savaşlar, doğal kaynakların ve zenginliklerin yok pahasına transferi ve yolsuzluk çarkına batmış yerel yönetimlerdir. Çoğu EAGÜ ler olmak üzere bütün dünya coğrafyasında tıbbi ve insani yardım ağırlıklı kalkınma destekleri yapan küresel bir sivil toplum örgütünün lideri olarak, Doctors Worldwide adına şu görüşleri sizlerle paylaşmak isterim:
Bugün Nijer’de uranyum, Sierra Leone’da elmas, Sudan’da petrol yatakları; Afganistan’da siyasal hakimiyet, Somali’de bölgesel çıkar çatışmaları, Ruanda’da etnik ayrımcılık üzerinden yürütülen kirli oyunlar, yerini adalet, barış, insan hakları ve gerçek demokrasi temelli bir yaklaşıma bırakırsa “EAGÜ süz bir dünya” hiç de uzak bir hayal olmayacaktır. Küresel bilinç, ontolojik varoluşun siyasal varoluştan daha önde gelen bir ilke olduğunu kavradığında, uluslar arası toplum EAGÜ lere karşı borcunu ödeme imkanı bulmuş olacaktır. “Kalkınma ortakları” diye adlandırdığımız Kuzeyli seçkinler, kendi zenginlikleri sebebiyle dünya nüfusunun yüzde 12 sinin her gece yatağa aç girdiğini bilerek rahat uyuyorlarsa, yeryüzünde tek bir EAGÜ bırakmayacak kadar çok serveti füzelere, nükleer silahlara, savunma sistemlerine harcıyorlarsa, bu dünyada ne bir küresel vicdandan, ne bir küresel adaletten bahsetmek mümkün değildir.
Yeryüzünün lanetlileri için bu gidişi değiştirecek birşeyler yapmak bugün elimizde. Gelin hep birlikte küresel vicdanın sesini İstanbul’dan yükseltelim. Siyasal ve ekonomik hedeflerimiz yerine bütün insanlığın ortak değerlerine öncelik verelim. Güney gettosuna hapsedilen ve kendi kaderlerine terk edilen EAGÜ lere, tarihsel borcumuzu ödeyelim. Bu ülkelere, adil ve sürdürülebilir bir kalkınma modeli sunmak ve gelişmelerinin önündeki yapay engelleri kaldırmak için işbirliği yapalım. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bu vahşi dünya düzenini değiştirmek için hep birlikte karar verelim. Parlamentoları, hükümetleri, özel sektörü, aydınları, şemsiye kuruluşları ve sivil toplumuyla, hep beraber “EAGÜ süz bir dünya” için bugün, burada ahdimizi tazeleyip güçlerimizi birleştirelim. Adalet, özgürlük, şeffaflık, demokrasi ve katılımcılık temelli bir kalkınma modeli için BM 4.EAGÜ Konferansı bir dönüm noktası olsun.
Evsahibi ülke sivil toplum koordinatörü sıfatıyla hepinizi saygıyla selamlıyor ve sıcak bir şekilde tekrar “ülkemize hoş geldiniz” diyorum. Konferansın üretken, doyurucu ve etkin geçmesini diliyorum.
Saygılarımla.