Önce masallarımız sonra efsanelerimiz..derken
destanlarımız gitti elden.Masal gitti,roman geldi,destan gitti mit geldi,efsane
gitti,ütopya geldi,şiir gitti nesir geldi,vahiy gitti akıl geldi,peygamber
gitti filozof geldi,tabiat gitti makine geldi.Ve nihayet ruh gitti beden
geldi.Çocuklar babaannesinin dizine yaslanıp Kaf dağına uçmak istemiyor
artık.Anneler”Evvel zaman içinde” değil,”Bugün dünya
peşinde”ydi.Babalar ”Allah bes baki heves”demiyor.Değişiyor
insan,değişiyor tabiat,değişiyordu dünya.Bu dünyada Leyla’nın
yerini julliet,Mecnunun yerini de Romeo almıştı.Kaf dağının yerini de
Olimpos.Afrodit Züleyha’nın yerine geçiyor,aşka Yusuf değil
Oidipus tercüman oluyordu.Dionysos vardı bu dünyada Köroğlu yoktu.Tanrı
yoktu artık,tanrılar vardı.Derviş Yunus’un değil Homeros’un şiirleri
okunuyordu.İbn Arabi’nin ”Ayan_ı Sabitesi” değil,Platon’un ”İdealler
dünyası” anlatıyordu gerçeği.İşte bu dünyada,bütün erkekler
Casanova,bütün kadınlar Messelina’ydı.
Belli ki son yüzyılımız birşeyler alıp götürdü
bizden.Neyi kaybettik ve ne var elimizde şimdi?Artık batıdan geliyor
ışık.Alaaddin’in sihirli lambasındaki cini,Frankeştayn’ın canavarları susturdu.Kaf
Dağının üstünde bir Zümrüd_ü Anka uçmuyor artık.
Necip Fazıl Kısakürek’in tespitiyle,”Bugün ölülere
kalp takmaya çalışan ve hatta onları birkaç gün yaşatabilen,ama hakikatte
topyekün kendi topluluğuna takılacak kalbi aramakta ve bulamamanın cehennem
azabını çekmekte” olan batının iki yüzyıldır takipçisi ve taklitçisi
olan Türk insanının,çocuklarına Tommiks,He man,Polyanna,Pinokyo,Red
kit,Batman,Rambo,Pokeman ve nihayet 21,yüzyılın ilk basamağında
Yüzüklerin Efendisi ve Harry Poter gibi seküler kahramanlarla
beslemiş/beslemekte oluşu,garipsenecek bir durum olmamakla beraber,bugün ve yarına
dair birçok endişeyi de beraberinde getirmektedir.Tolstoy’dan La
Fontaine’e,Goethe’den Hugo’ya,yaklaşık dört asırdır gerçeküstü hikaye kurgularını
Müslüman doğu,Arap edebiyatı ve Hint kutsal metinlerinden esinlenerek
oluşturduğu masal dünyasında,gölgelerin gücü adına konuşan modern dünyanın
bunalımına gönüllü kurban olarak dünü,bugünü ve yarınıyla varlığını ve de
kimliğini hediye eden Müslümanların,Hollywod ecinnilerinin kabuslarıyla
beslediği çocuklar,büyük bir katliamın canlı şahitleri olarak alacak
tarihteki yerini.Dikkat!burada bahsettiğimiz şey”yenilgi yenilgi büyüyen
bir zafer”değil,adım adım yaklaşan bir uçurumdur.
Masal deyip geçmeyin.Önce masallarımızı çaldılar.Basit
bir edebiyat türünden,bir eğlenceden değil,(insanı doğumdan ölüme
kadar kuşatan) bir dünyadan bahsediyoruz.Ninninin yerini
reklamlar,Kur’an’ın yerini bilgisayar oyunları,ezanın yerini hi_pop müzikleri aldıysa
ve bu evde çocuklar masal dinlemek istemiyorsa ve buna mukabil
Amerika’da yaşayan bir çocuğun ayakkabı bağında ”İsa seni seviyor”
yazıyorsa,kaybettiğimiz çok şey var demektir.
Ne garip! Bugün peşinde koştuğumuz dünya,bizim
terkettiğimiz dünyanın peşinde koşuyor.İşte bu konu,çocuklardan fazla büyükleri
ilgilendirir.Zira,bir çocuk sadece televizyon ve internetle
gününü geçiriyorsa,o evde pembe dizilerle zamanı kokutan bir
anne,20.yüzyılın üç hastalığından biri olan futbolun,şiddeti şiddetle gidermeyi
öğütleyen ahlaksız Amerikan filmlerinin müptelası olan bir de baba var
demektir. Ve nihayet o çocuk birgün büyüyecek ve ”hep suç bende değil beni
yakıp yıkan bir mimar var diyecektir”.Okul sezonu öğretmene,yaz sezonu
hocaya,gün içinde bakıcıya çocuğu teslim etmekle üstüne düşeni yaptığını
sanan varsa,elindeki taşı atsın ve meydanı terketsin.Eve vardığında ilk
yapacağı iş de ,Zarifoğlu’nun ”Yedi güzel adam”ından başlayarak,Sezai
Karakoç’un ”masal” şiirini ve İsmet Özel’in ”Bir Yusuf Masalı”nı okumak
olsun….