Prof.Dr. Ali İhsan TAŞÇI’nın “Cinsel Eğitim” Kitabından alınmıştır.
ÜREME
Her canlı, neslinin devamı için üremek zorundadır. Tek hücreli canlılar bölünerek çoğalırken, gelişmiş canlıların üremesi için erkek ve dişi hücrelerin birleşmesi, oluşan döllenmiş hücrenin çoğalması ve farklılaşması gerekmektedir.
Bitkilerin erkek ve dişi tohumlarının birleşmesinde arılar, sinekler ve rüzgar farkında olmadan görevlerini yapmaktadırlar. Hayvanların içgüdüleri ile uyguladıkları cinsel birleşme, üremeye yöneliktir. İnsanda cinsel arzular sonunda gerçekleştirilen cinsel ilişki, bedensel ve ruhsal hazza yöneliktir. Üreme, bunun sonucu olarak gerçekleşmektedir.
Evlilik hayatında, üreme ve doğum kontrolü konuları sürekli gündemdedir. Evliliğin başlangıcında eşler daha ne olduğunu anlamadan, gebeliğin bazen hoş bazen sıkıntılı belirtileriyle karşılaşabilirler. Bazen de arzulanan hamilelik gecikir, hastanelerde testler, tetkikler ve ilaçların, hatta ameliyatların sıkıntılarına katlanılır. Bazen de gebeliği önlemek için türlü çabalar gösterilir.
Üreme İçin neler Gereklidir?
· Erkekte normal sayıda ve özellikte sperm üretimi,
· Sperm kanallarının açık ve yeterli fonksiyonu,
· Kadında yumurta hücresi üretimi,
· Kadında yumurtayı ileten tüplerin açık olması,
· Yumurtalama günlerinde cinsel ilişki,
· Sperm ve yumurtanın buluşması ve döllenme,
· Döllenmiş yumurtanın yerleşmesine uygun rahim fonksiyonu,
· Döllenmiş yumurtanın, rahme yerleşip embriyo ve fetüs (cenin) halini alışı,
· Gelişimini tamamlamış bebeğin doğumu.
SPERM ÜRETİMİ
Erkek üreme hücresi olan sperm, yumurtalarda üretilmektedir. Üretim, kadınlardakinden farklı olarak, buluğda başlayıp hayatın sonuna kadar devam eder. Keza, kadın periyodunda ayda bir kez yumurtalama(ovulasyon) ile bir adet (nadiren birkaç) yumurta hücresi (ovum) oluşmasına rağmen, erkekte sperm üretimi süreklidir.
Doğumda erkek yumurtalarında sperm üretecek ana sperm hücreleri (spermatogonium) bulunur. Ergenliğe kadar bu hücreler sessizce beklerler. Ergenlikte beyinden salgılanan hormonların (FSH, LH) artışı ile yumurta içindeki ana sperm hücrelerinde bölünme başlar. Oluşan yeni hücreler de çeşitli bölünme, gelişme ve farklılaşma aşamalarından geçerek sperm haline gelirler.
Yumurtalarda, dakikada yaklaşık 50-200 bin adet sperm üretilir. Yumurtanın içindeki kanallarda oluşan spermler, yumurtanın üst kutbundaki kapıdan epididim adı verilen kanal sistemi içine girerler. Burada da olgunlaşmaya devam eden spermler, epididimin kuyruk kısmına geldiklerinde bağımsız hareket kabiliyeti kazanmış olurlar. Bir sperm hücresinin gelişimini tamamlayıp olgun hale gelişi yaklaşık 70 gün sürmektedir.
Sperm, 5-7 mikron boyunda, 3-4 mikron eninde, armut şeklinde baş, 2-3 mikron boyunda boyun ve 40-45 mikron uzunluğunda kuyruk kısımlarından oluşmaktadır.
Spermin Dışarı Çıkışı
Cinsel uyarılma olduğunda sperm hücreleri, meni keseciklerinin ve prostatın salgıları, arka idrar yolu ve boşaltma kanallarında birikmeye başlarlar. Birikim için, prostat içindeki idrar kanalının mesane tarafındaki üst kısmı ve prostatın alt tarafındaki alt kısmı sfinkter sistemi (büzücü mekanizma) tarafından kapalı tutulur. Bu sayede biriken sıvılar mesaneye ve idrar yolundan dışarıya kaçmaz. Biriken sıvıya meni adı verilir.
Cinsel uyarılma doruk noktasına ulaştığında, boşalma refleksi denen olay başlar. Mesane tarafındaki iç sfinkter (büzük) kapalı kalırken, dış sfinkter açılır. Aynı anda, idrar yolu üzerindeki ve boşaltma kanallarındaki kaslar, hızlı ve ritmik olarak kasılırlar. Bu kasılmalarla beraber meni, fışkırır tarzda birkaç hamle ile idrar deliğinden dışarı atılır.
YUMURTA HÜCRESİ ÜRETİMİ
Anne karnındaki ceninin bel kemiğinin her iki yanındaki dokular, ceninin kromozom yapısı dişi ise yumurtalık şeklinde farklılaşmaya başlar. Farklılaşan yumurtalıkta gebeliğin 6. haftasında yumurtanın ana hücreleri (oogonia) belirginleşir. 20. haftaya kadar ana yumurta hücreleri bölünerek çoğalır. Daha sonra, 46 kromozomlu bu hücreler kromozom sayısını yarıya indirecek bölünme aşamasına girerler. Gebeliğin 7 ve 9. aylar arasında oluşan bu bölünme tamamlanmaz. Bölünme aşamasında kalan bu hücreler oosit adını alırlar. Etrafı bir hücre tabakasıyla çevrilen oositler, yumurtalıkta sessizce beklemeye başlarlar. Bunların sayısı belirlidir ve daha sonra değişmez. Yani kadın yumurtalığı, erkektekinin aksine belli sayıda üreme hücresine sahiptir.
Doğumdan ergenliğe kadar, yumurtalıkta değişmeden bekleyen oositler, ergenlikten sonra gelişerek olgun yumurta hücresi haline geleceklerdir. Ancak, bunların %99’u çeşitli nedenlerle yok olurken, sadece %1 kadarı gelişerek yumurta hücresine dönüşmektedir.
Yumurtalama (Ovulasyon)
Kadın periyodunun yaklaşık 14. gününde beynin hipofiz bölgesinden salgılanan hormonlardan LH’nin miktarı, aniden artar. Müteakiben olgun follikülün zarı çatlayarak yumurta hücresi serbest kalır. Bu olaya yumurtalama adı verilmektedir.
Yumurtalıkta, yumurta hücresinin gelişmesi sırasında, östrojen ve progesteron adlı hormonlar üretilmektedir. Yumurtalamadan önceki periyodun ilk döneminde östrojen, yumurtalamadan sonraki ikinci dönemde progesteron daha fazla üretilir. Bu hormonlar bir çok fonksiyonu yanında, rahim içindeki dokuların, döllenmiş yumurtanın yuvalanmasına uygun hale gelmesini sağlarlar. Aksi halde döllenmiş yumurta rahme yuvalanmayacak ve düşük olacaktır.
DÖLLENME
Döllenme, erkek üreme hücresi sperm ile dişi üreme hücresi yumurtanın buluşup spermin, yumurta içine girmesi halidir. Bu olay, kadın tüplerinden birisinin içinde gerçekleşir.
Cinsel ilişkide, boşalmadan sonra meni içerisindeki spermler, hızla serviks denen rahmin boyun kısmından içeri girerler. Spermler buradan rahmin içerisinde yukarıya doğru ilerleyerek, tüplerin içerisine girerler ve burada da ilerlemeye devam ederler.
Yumurta hücresi, kadın yumurtalığından serbest bırakıldıktan sonra karın boşluğunun alt kısmına düşer. Düştüğü yer, tüplerin eldiven parmağı gibi uzantıları olan serbest ucuna yakındır. Yumurta hücresi, tüpün uzantıları tarafından tüpün içine alınır. Yumurta hücresi tüpün içinde rahim tarafına doğru yavaşça iletilir. Bu sırada tüp içine kadar ulaşmış sperm hücresi varsa, döllenme için buluşma gerçekleşmiş olur.
Sperm ile yumurta hücresinin buluşmasından sonra sperm, baş kısmındaki eritici enzimlerle yumurtanın zarlarını delerek içine girer. Bir sperm yumurta içine girdikten sonra yumurta zarının özelliğini değiştirerek başka spermlerin yumurta içine girmesine müsaade etmez.
GEBELİK
Döllenmeden sonra, döllenmiş yumurta (zigot) yaklaşık 30 saat, dıştan tespit edilebilir bir değişiklik olmaksızın sessiz kalır. Bu sırada erkek ve dişiden gelen kromozomlar birleşmiş, yeni canlının kromozomları oluşmuştur. Rahim tüplerinin içinde gerçekleşen döllenmeden sonra, zigot tüpün içinde rahime doğru ilerler. Rahme ulaşması 3-5 gün sürer. Bu aşamalarda zigot, bölünerek çoğalır. Hücre sayısı 2, 4, 8, 16… olarak artar. Yuvalanma aşamasındaki zigot, bir boşluğu çevrelemiş, tek tabaka halinde dizilmiş hücrelerden oluşur. Bu hücre topluluğunun bir tarafındaki hücreler sayıca ve tabaka olarak daha fazla gelişir. Bu bölge rahime yapışma bölgesidir. Bu aşamadaki yeni canlıya embriyo adı verilmektedir.
Yuvalanma döllenmeden sonra 5-8’ inci günlerde başlar, 9-10’ uncu günlerde tamamlanmış olur. Yani kadının adetine daha 4-5 gün varken, döllenme ve yuvalanma işlemi tamamlanmıştır. Kadın, adetinin olmaması ile gebeliğini fark ettiğinde, embriyo yaklaşık 15-20 günlük olmuştur.
Embriyo, rahme yuvalandıktan sonra hızla gelişmesine devam eder. Döllenmeden sonra, ikinci aya kadar olan döneme, embriyo dönemi denilmektedir. Daha sonra fetüs adını alan yeni canlı, doğuma kadar gelişimini devam ettirir.
Gelişen ceninde anormalliklerin çoğu ilk 12 haftada oluşur. Bu nedenle anne ilaç, aşı, zararlı kimyasal maddeler, virüs ve bazı enfeksiyonlar ile radyasyon (şua) ve benzeri zarar verici tüm etkenlerden kaçınmalıdır.
Anne karnındaki cenin, plasenta adı verilen (çocuğun eşi) yapıya göbek bağı ile bağlıdır. Plasenta da, rahme yapışıktır. Plasentada, anne kanı ile bebek kanı birbirlerine karışmaksızın besin ve çeşitli maddelerin alışverişi olur. Bu yolla cenin, besinlerini anneden alırken, artıklarını anneye verir. Plasenta, bazı hormon, kimyasal madde, mikroorganizma ve küçük molekülleri geçirgendir. Bu nedenle annenin karşılaştığı bazı zararlı etkenler çocuğu da etkiler. Örneğin, annenin sigara kullanması ve alkol alması direkt çocuğu etkiler. Keza, üzüntülerinde açığa çıkan hormonları, plasentadan geçerek cenini olumsuz yönde etkiler.
Embriyo, 10 günlükken gözle ancak fark edilebilir. Birinci ayda 1 cm, ikinci ayda 4 cm, üçüncü ayda 9 cm’ye erişir (Gebeliğin ayının karesi yaklaşık ceninin boyunu verir). Daha ilk haftalarda, hücreler üç germ tabakası (ekdoderm, endoderm, mesoderm) oluşturur. Her tabaka farklı bir yönde gelişerek, farklı organ ve sistemleri oluşturacaklardır.
GEBELİĞİN TANISI
Gebelik, belirtileriyle, tahlillerle veya görüntüleme yöntemleriyle anlaşılabilir.
Belirtiler:
· Adette Gecikme: Gebeliğin ilk belirtisi, beklenen adetin gecikmesidir. Düzenli adetleri olan bir kadında 1 hafta kadar gecikme, gebelik ihtimalini düşündürmelidir.
· Göğüslerde dolgunluk ve hassasiyet: Döllenmeden 1-2 hafta sonra ortaya çıkar.
· Bulantı ve bazen kusma: Döllenmenin 2-8 haftaları arasında sıktır. Bazen çok aşırı olur. Yemek kokuları bile bulantı ve kusmaya yol açabilir. Bu yüzden zayıflama, beslenme bozuklukları ortaya çıkabilir.
· Rahimde büyüme: 12’ınci haftada karnın alt kısmından büyüme hissedilir. 20’inci haftada göbek seviyesine kadar çıkar. 36’ıncı haftada göğüs seviyesine ulaşır.
· Bebeğin hareketleri: Gebeliğin 16-20’inci haftalarında hissedilmeye başlanır.
· Meme başı ve çevresindeki deri renginde koyulaşma: Gebeliğin erken dönemlerinde ortaya çıkar ve gebelik boyunca devam eder.
Tahliller:
· İdrar tahlili: Gebelik idrarda, embriyonun salgıladığı hCG adlı hormonun tespiti ile belirlenebilir. İdrar tahlili ile gebeliğin anlaşılması için, beklenen adetten iki hafta geçmiş olmalıdır. Son yıllarda geliştirilen evde kullanım için hazırlanmış bazı idrar testlerinde, döllenmenin 10’uncu gününden sonra tanı konulabilmektedir. Gebelik durumunda, embriyonun salgıladığı hCG hormonu, 2-3 günde bir iki katına çıkar. Bu nedenle, negatif testlerde gebelik şüphesi devam ediyorsa test daha sonra tekrar edilmelidir.
· Kan tahlili: Kanda yine hCG’nin değerleri tespit edilerek gebelik tanısı konulabilmektedir. En erken ve en kesin tanı yöntemlerinden biridir. Döllenmeden sonraki 10 günde tanı konulabilir.
Görüntülemeler- muayene:
· Bebeğin kalp seslerinin, hekim tarafından duyulması gebeliğin kesin kanıtlarındandır. Doppler denen cihazlarla 10-12’inci haftalarda, steteskop denen kulaklıkla 18-20’inci haftalarda bebeğin kalp sesleri duyulabilir.
· Ultrasonografide bebeğin görülmesi, kalbinin izlenmesi de kesin gebelik tanısı koydurur. Altıncı haftadan sonra bu değerlendirmeler anlamlıdır.